Sanatın Gerekliliği’nde çeviri sorunları

Sanatın Gerekliliği’nde çeviri sorunları

Ernst Fischer’in Türkçede hak ettiği üzere pek çok baskı yapmış olan Sanatın Gerekliliği kitabının çevirisi dikkat çekecek ölçüde sorunlu…

Bir çalışmam için, sanat düşüncesi alanındaki en köklü Marksist kaynaklardan biri olarak Ernst Fischer’in Sanatın Gerekliliği adlı yapıtını anmam gerekti. Yapıt özellikle ilk yayımlandığı 1960’lı ve 70’li yılların kaynak kıtlığında epey okunup tartışılmıştı ve şimdi o dönemin ruhunu daha iyi hatırlamama vesile olabilecekti. Bu sezgiyle evdeki Türkçe çevirisini elime aldım ve keşke daha iyi okunabilse, daha iyi tartışılabilseydi dedim: Kitabın çevirisi dikkat çekecek ölçüde sorunlu çünkü.

Görev, öz, kalıp. Bu sözcükler, kitabı oluşturan beş bölümün başlıklarında yer alıyor ve kitapta belirgin bir ağırlık oluşturmaktan başka, düşünsel hayatımızda hem 60’lı ve 70’li yıllar hem de günümüz için belirleyici önem taşıyan üç kavramı temsilen kullanılmışlar. Söz konusu kavramlar, işlev (İng. function), içerik (İng. content) ve klişedir (İng., Fr., cliché). Başka bir deyişle, Fischer’in yapıtı çevrilirken, ‘işlev’ yerine “görev”; ‘içerik’ yerine “öz”; ‘klişe’ yerine “kalıp” denmiş. İlk bölümün “Sanatın Görevi” diye çevrilmiş olan başlığı, İngilizcesinde “The Function of  Art”. İşlev, özgün metin olan Almancasında da “Funktion”. Fischer gerçekte ‘Sanatın İşlevi’ diyor.“Görev”, bir üst irade tarafından kişiler için tanımlanmış işleri gösteren bir kavramdır. “İşlev” ise kişi ve ödev ötesi, geniş kapsamlı, analitik bir kavram. Acaba neden “görev” diye çevrilmiş? Bizim ağır basan babaerkil ve militarist yanlarımızın etkisiyle mi? Fischer’ınkinden 30 yıl kadar sonra Terry Eagleton’ın The Function of Criticism adlı yapıtının da Türkçeye Eleştirinin Görevi diye çevrilmiş olduğunu göz önüne alınca bu fikir güç kazanıyor.[1] “Görev” sözcüğü ‘işlev’ yerine kullanılamaz değil, kullanılabilir, ancak böyle bir seçim için özel bir neden olmalı değil midir, mecaz kastı vb.? Fischer’ın metninden son kertede böyle bir kasıt okunmuyor.

Sanatın Gerekliliği’nde takıldığım ikinci sözcük olan “öz” de kitaptaki bölümlerden birini belirleyen iki bileşenden biri. Bölümün başlığı: “Öz ve Biçim”. İngilizcesine bakıyorum: “Content and Form”. Neden “İçerik ve Biçim” değil?[2]Galiba 60’larda, felsefenin ‘özcülük’ adını verdiği anlayışın tehlikelerini henüz fark etmemiştik. Şimdi artık fark etmiş olduğumuz varsayımıyla “henüz” diyorum, çok da emin olmaksızın. Kanımca reel sosyalizmin başlıca sorunlarından biri özcülüktür. Kitapta sayısız kez geçiyor bu sözcük. İngilizcesindeki her “content” sözcüğü “öz”le karşılanmaktan başka, yine İngilizcedeki ‘nature’ın karşılığı da “öz” olmuş: “Eğer bireyden ötede bir şey olmak insanın özünde olmasaydı…”[3] Eskiler buna ‘insanın tabiatı’ derlerdi, günümüzde ‘insanın doğası’ da diyebiliyoruz; bununla ‘insanın özü’ aynı şey midir? Çeviride “öz” sözcüğü yalnızca İngilizcesinde “essence” denmiş olan yerlerde isabetli: “the nature and essence of man” sözcesinin, “… insanın niteliği[ne] ve özü[ne]” diye çevrilmiş olması gibi[4].

Düşünsel yaşamımızda her dönem etkili olduğunu düşündüğüm kavramların üçüncüsü, “cliché ”. Bugün çok kullandığımız bu sözcük kitabın İngilizcesinde ve Almancasında tıpkı böyle, Fransızcadaki biçimiyle geçiyor. Gelgelelim, Türkçesinde “kalıp” olmuş. “Kalıp”, klişenin karşılığı değil. Belki ‘basmakalıp söz’ olabilirdi, ancak yerleşen ‘klişe’ oldu.

Aradan geçen 50 yılın bu tür dil olayları ve ayrıca “dialectical contradiction” için “karşılıklı çatışma”, “intense experience of reality ” için “gerçek bir yaşantı” [5] denmesi gibi daha başka önemli çeviri sorunları kitabın mutlaka baştan sona gözden geçirilmesini gerektirir durumda. Öyle görünüyor ki kitap Türkçede hak ettiği üzere pek çok baskı yapmış, ancak ilk baskıdan bu yana birkaç basit dizgi hatası dışında düzeltme görmemiş, yalnızca John Berger’ın nefis önsözü eklenmiş.

Görevci, özcü ve klişeci düşünsel hayatımızı belirleyen ya da düzeltecek tek kaynak Sanatın Gerekliliği değil elbette. Yine de, en hayatî kaynaklardan biri. Çevirmeni de günümüzün en önemli çevirmenlerinden. Böyle olunca hayıflanıyor insan. Değil mi ki sözcükler parmaklarımız gibiler. 

NECMİYE ALPAY

NECMİYE ALPAY
K24

Baba ve diğer bulaşıcı erkekler

Ekim 21, 2016

Dünyadan edebiyat

Ekim 21, 2016

Bir yanıt yazın